| ||
* Gerçek çam balı, her derde devadır. Çam balının özellikleri ve faydaları olarak şunları sayabiliriz. Çam Balının Sindirime Faydaları: İçindeki şekerlerin bir başka cins şekere (fruktozun glikoza) dönüşebilme özelliği sayesinde bal, yüksek miktarda asit içermesine rağmen, en hassas mideler tarafından bile kolaylıkla sindirilir. Aynı zamanda bağırsakların ve böbreklerin daha iyi çalışmasına yardımcı olur. Sağlıklı Yaşam İçin Bal: Sağlıklı yaşamak isteyen herkesin özellikle antioksidan tüketmesi gerekir. Antioksidanlar, hücrelerde normal metabolizmanın zararlı yan ürünlerini temizleyen bileşenlerdir. Yara tedavisi ve çam balı: Balın havadan nem çekebilme özelliği, iyileşmeyi hızlandırarak yara izi kalmasını önler. İyileşmenin gücünü artıran kolajen liflerinin üretimini hızlandırır. Balın, yaranın etrafındaki şişkinliği azaltan antienflamatuar bir etkisi vardır, bu aynı zamanda hissedilen acıyı da azaltır. Çam balı arıların çiçek poleninden değil, bir aracı böceğin salgısını kullanarak ürettiği, müstesna bir baldır. Dünyadaki çam balı üretimin %90′ı Türkiye’de yapılmaktadır Kalitesi, aroması ve içerdiği zengin besin maddeleriyle Türk Çam Balına yurt dışından büyük bir talep vardır. | ||
KEÇİBOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİNİN FAYDALARI | ||
* Sütün üç katı kalsiyum içerir. Doğanın insanlara şifalı armağanlarından biri de keçiboynuzu… Özellikle akciğer ve astımla ilgili sorunlara iyi gelen, sigara içenleri rahatlatan ve yüksek kalsiyum oranıyla enerji veren keçiboynuzunu tüketmenin en lezzetli yollarından biri de keçiboynuzu pekmezi. * Akciğerin Dostu. Antiseptik; Bakteri yok edici özelliği ile yara ve iltihapların kolayca iyileşmesine yardımcı oluyor. Afrodizyak etkisi bulunan keçiboynuzu; cinsel performansın artırılmasında yardımcı oluyor. (Düzenli kullanımında hareketli sperm sayısı artıyor.) | ||
ARILARIN BİR BİLDİĞİ VAR !.. | ||
Arılar 1 gram bal için çiçeklere en az 7000 uçuş yapıyorlar. Sen ömür boyu mutluluk için yüzlerce kez pişman olmayı, binlerce kez naz çekmeyi, onlarca kez kavga etmeyi, anlaşmazlığa düşmeyi, hayal kırıklığına uğramayı, çiçekler getirmeyi, çikolatalar almayı, yüzlerce kez özür dilemeyi, binlerce kez sözünü geri almayı, binlerce kez "affet beni"demeyi, on binlerce kez "seni seviyorum" demeyi göze almalı değil misin? Bir kg bal için ise 40 bin tane arı, 6 milyon çiçeği dolaşıyor. Sen bir tutam sevda için, hiç bitmeyecek bir aşk için, en az beş duyunla, onlarca duygunla, binlerce güzel sözle, yüzlerce bakışla, susuşla, dinleyişle, dokunuşla, sevdiğinin beş duyusunu dolaşmalı, yüzlerce beklentisini karşılamalı, onlarca duygusuna karşılık vermeli, hayal kırıklıklarına, tedirginliklerine, nazlarına, kaprislerine, hüzünlerine, pişmanlıklarına, taşkınlıklarına, vurdumduymazlıklarına, kararsızlıklarına, korkularına, kaygılarına doğru yolculuk etmeli, onun kalbinin bütün köşelerini, aklının bütün kıvrımlarını, ruhunun bütün vadilerini dolaşmalı değil misin? Bal arıları bir peteği doldurabilmek için 100 milyon çiçeğin nektarını emiyor ve 100.000 km kanat çırpıyor. Evinde mutluluğu ağırlayabilmek için, kalbine aşkı doldurabilmek için, hayattan umduğunu bulabilmek için, çokça zahmete katlanmalı, çokça engelleri aşmalı, eşini anlamak için, onu bir çiçek kadar özel görmeli, ona konuşurken en az bir arı kadar seçici olmalı değil misin? Çiçekler nektarlarını gizlerler; arı çalıştığı için özlerini bala çevirirler; sen de eşinde saklı olanı açığa çıkarmak için çalışmalısın, sürekli kanat çırpmalısın. Arılar bu çalışmanın arasında birbirlerine bakıp bakıp "Neden hep ben çalışıyorum?" demiyorlar. Her biri kendisinden bekleneni yapıyor o kadar. Sen "hep ben bir şeyler yapıyorum, peki ya sen?" derken, eşine de aynı soruyu sorma hakkı tanımış olduğunun farkında değil misin? Sen sana düşeni yap; ona düşen ise ona kalsın. Sen kendinden bekleneni yapınca, hiç olmazsa eksik olan bir yarıyı tamamlamış olacak değil misin? Ama "önce sen yap ki..." dedikçe, elinde yarım bile olmayacak, sonuçta daha çok eksiğin olacak. Bir arı kolonisinin 1 kg bal üretebilmesi için 8 kg bal tüketmesi gerekiyor. Bu da koloninin 6 kez dünya çevresini dönmesi anlamına geliyor. Sevgiyi biçmek istediğin yere sevgi ekmelisin. Mutluluk almak istediğin tarlaya emek vermelisin. Dünyanın en güzel çiçeği bile bakımsız kalınca soluyor, renklerini kaybediyor. Arılar nasıl başkalarına verecekleri 1 kg bal için 8 kg balı kendileri için harcıyorlarsa, sen de 1 kg bal tadında aşk beklediğin eşinin hiç olmazsa 1 kg'lık (aslında 8 kg olması gerekiyor!) bal tadında aşkı almasına izin vermelisin. Korkma, bunun için dünya çevresini 6 kez dönmen gerekmiyor! Onu sarıp kucaklaman, kalbini çepeçevre kuşatman yeter de artar bile. Arılar bunu binlerce yıldır yapıyorlar; çünkü onların fıtratına vahyedilmiştir bal yapmak. Sen hiç olmazsa sadece bugün arılar gibi davran. Dün arılar gibi davranmamış olsan da önemli değil; dünkü gün geçti. Dün yaptıkların/yapmadıkların bugün yapacakların konusunda ayağına çelme takmasın. Arılar gibi davranmak için yarını da bekleme. Şunu kesinlikle bil ki, yarın hiç gelmeyecek; gelince adını "bugün" diye değiştirmiş olacak. Buna göre, "yarın" yaptığın bir şey olmayacak. Ne yaparsan "bugün" yaparsın. Bugün yaptığın her iş bir ömür boyu yaptığın iş olur. Sabrın ancak bugünün hakkını vermeye yeter. Üstelik kalbini dinlersen, kalbine sevmek için vermek gerektiğini söyleyen "sözler" kazındığını sen de fark edeceksin. Senin fıtratına da sıradan işlere bile aşkla başlamak, olağan şeylere bile olağanüstü hayranlıkla bakmak vahyedilmiştir. Arılar iğnelerini ancak hayatları tehlikeye girdiğinde kullanıyorlar ve sadece bir kez kullanıyorlar. Sen de kendini tehlikede görebilirsin. İğneni kullanmakta kendini haklı gördüğün zamanlar olabilir. Ama, unutma ki iğnenin en tehlikeli ucu kendine batmaktadır. Eşinin canını yakman senin canını da yakıyor olmalı. Sevdiklerine acı vermen en başta seni acıtıyor olmalı. Mutsuzluk üretenlerin hiçbiri mutlu değildir; unutma. Oysa mutluluk ne kadar bulaşıcıdır! Bir arı kendi ağırlığının 330 katı yük çeker. "Bunca sözün bana faydası yok ki..." diyorsan, "Artık sabrım kalmadı, dayanamıyorum!" diye düşünüyorsan, bir kez daha bak kendine; belki de kapasitenin hepsini kullanmıyorsun. Taşıdığın yük taşıyabileceğinin hepsi değil belki de... |